Çekingen kişilik bozukluğu (çkb), bireyin yoğun sosyal çekingenlik, yetersizlik hissi ve eleştiriye karşı aşırı hassasiyet sergilediği bir kişilik bozukluğudur. Sosyal etkileşimlerden kaçınma eğilimi, bireyin yaşamını birçok açıdan sınırlandırır. Çekingen kişilik bozukluğu genellikle çocukluk ya da ergenlik döneminde başlayan ve tedavi edilmediği takdirde yetişkinlikte de devam eden kronik bir durumdur. Kişiler, yalnızca utangaç değil. Aynı zamanda toplumsal ilişkilerde derin bir korku ve yetersizlik hissi taşır. Bu durum sıradan sosyal kaygılardan çok daha şiddetlidir ve bireyin yaşam kalitesini ciddi şekilde etkiler.

Çekingen kişilik bozukluğu olan birey

Tanımı ve Tarihsel Gelişimi

Çekingen kişilik bozukluğunun ilk kez resmi olarak tanımlanması, dsm-3’te yer almıştır. Daha önce “utangaç kişilik” olarak adlandırılan bu durum, dsm-5’te detaylandırılmış ve klinik kriterlerle açıklanmıştır.

Eğer siz de Çekingen Kişilik Bozukluğu konusunda destek almak isterseniz yüz yüze veya whatsapp görüntülü konuşma üzerinden ücretsiz 15 dakikalık ön görüşme randevusu alabilirsiniz.

Neden Biz?

Danışan, toplum ve eğitim odaklı çalışmalar yürüten multidisipliner bir merkez olan Dünya Danışmanlık ve Psikoloji Merkezi Uzman Klinik Psikolog/Psikoterapist Fundem Ece tarafından kuruldu.

Danışmanlık ve psikoloji faaliyetlerimizle toplumun çekirdeğini oluşturan çocuk, genç ve yetişkin bireylere, çift ve ailelere destek sunuyoruz.

Randevu talepleriniz için bizimle WhatsApp butonları üzerinden veya doğrudan iletişime geçebilirsiniz.

👇

Nişantaşı Şubemiz

Pendik Şubemiz

Kadıköy Şubemiz

Ataşehir Şubemiz

Çekingen Kişilik Bozukluğunun Toplumdaki Yeri

Toplumda genellikle utangaçlık ile karşılaştırılan çkb, bireyin çevresi tarafından yanlış anlaşılabilir. Bu yanlış anlama, bireylerin kendilerini ifade etme şansını daha da azaltır.

Çekingen Kişilik Bozukluğu Belirtileri

  • Sosyal Ortamlardan Kaçınma: çekingen kişilik bozukluğu olan bireyler, eleştiriden kaçınmak için sosyal ortamlara girmekten kaçınır.
  • Aşırı Hassasiyet: Eleştirilme veya reddedilme korkusu, bu bireylerde yoğun bir endişe yaratır.
  • Düşük Özgüven: Kendi beceri ve başarılarını sürekli küçümserler.
  • Yetersizlik Hissi: Başkalarının yanında kendilerini aşağı hissederler ve genellikle sosyal durumlarda sessiz kalmayı tercih ederler.

Çekingen Kişilik Bozukluğu’nun Günlük Yaşamdaki Belirtileri

Bir bireyin iş görüşmesine katılamaması, topluluk önünde konuşmaktan kaçınması veya yeni bir arkadaş edinmekte zorluk yaşaması, çekingen kişilik bozukluğunun günlük hayattaki belirtilerinden bazılarıdır.

Çekingen Kişilik Bozukluğu Fiziksel Belirtileri

çekingen kişilik bozukluğu yalnızca psikolojik belirtilerle sınırlı değildir. Sosyal kaygı sırasında görülen terleme, kalp çarpıntısı ve mide bulantısı gibi fiziksel belirtiler, bu bozukluğun yoğunluğunu arttırılabilir.

Çekingen Kişilik Bozukluğunun Nedenleri

Genetik Faktörler: Araştırmalar, çekingen kişilik bozukluğunun genetik bir bileşeni olduğunu göstermektedir. Özellikle utangaçlık ve sosyal kaygı gibi kişilik özelliklerinin aileden aktarılabildiği belirtilmiştir.

Örneğin, utah üniversitesi ‘nde yapılan bir çalışma, çekingen kişilik bozukluğunun ailesel bir eğilim gösterdiğini ve aynı ailede birden fazla bireyde görülebileceğini ortaya koymuştur.

Beyin Kimyası: Serotonin ve dopamin gibi nörotransmitterlerin dengesizliği, sosyal kaygıya katkıda bulunabilir. Beynin amigdala bölgesinin aşırı aktif olması da tehdit algısını arttırır ve bireyin sosyal durumlardan kaçınmasına yol açar.

Çocuk Travmaları:

Çocukluk döneminde yaşanan travmatik olaylar, çekingen kişilik bozukluğunun gelişimine zemin hazırlayabilir. Örneğin, sürekli eleştirilen veya alay edilen bir çocuk, ilerleyen yıllarda sosyal etkileşimlerden kaçınabilir.

Aşırı Koruyucu Ebeveynlik: Ebeveynlerin aşırı koruyucu tutumları, çocukların bagımsızlık geliştirmesini engelleyebilir. Bu durum, bireyin sosyal becerilerinin zayıf kalmasına ve özgüven eksikliğine yol açabilir.

DSM-5 Tanı Kriterleri

DSM-5’e göre Çekingen Kişilik Bozukluğu tanısı koymak için aşağıdaki kriterlerin karşılanması gereklidir:

  • Eleştirilmekten korktuğu için sosyal durumlardan kaçınma
  • Yetersizlik hissi nedeniyle yeni ilişkilere girmekte zorluk
  • Düşük özgüven ve sosyal becerilerde eksiklik
  • Ayırıcı Tanı: Çekingen kişilik bozukluğu, sosyal anksiyete bozukluğu ile benzerlikler taşır. Ancak sosyal anksiyete bozukluğu belirli durumlara özgü bir kaygıyken, çekingen kişilik bozukluğu tüm sosyal ilişkilerde kendini gösterir.
  • Klinik Ölçekler: Tanı koymada kullanılan araçlar arasında minnesota çok yönlü kişilik envanteri(mmpı) ve çekingenlik ölçeği bulunur.

Çekingen Kişilik Bozukluğu Etkileri

  • Sosyal Hayata Etkisi: Çekingen kişilik bozukluğu olan bireyler, sosyal etkileşimlerden kaçındıkları için arkadaşlık kurmakta zorlanırlar. Bu durum, yalnızlık hissini arttırır ve bireyin psikolojik sağlığını olumsuz etkiler.
ADHD

Mesleki Hayata Etkisi: Çekingen kişilik bozukluğu, bireylerin kariyerlerinde ilerlemelerini engeller. Örneğin, bir birey toplantılarda fikirlerini ifade etmekten kaçınabilir veya terfi fırsatlarını değerlendiremeyebilir.

Aile İlişikilerine Etkisi: Bireyin aile üyeleriyle iletişim kurmasını da etkileyebilir. Çoğu zaman, bu bireyler duygularını ifade etmekte zorlanır ve aile ilişkilerinde kopukluk yaşayabilirler.

Tedavi Yöntemleri

  • Psikoterapi
  • Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): Çekingen kişilik bozukluğu tedavisinde en etkili yöntemlerden biridir. Bireyin olumsuz düşüncelerini değiştirmeye ve sosyal becerilerini geliştirmeye odaklanır.
  • Psikodinamik Terapi: Geçmiş travmaları keşfederek bireyin sosyal kaçınma davranışlarının kökenine inmesini sağlar.
  • İlaç Tedavisi: Ssrı’lar (seçici serotonin geri alım inhibitörleri):sosyal kaygıyı azaltır.
  • Beta blokerler: Sosyal durumlarda ortaya çıkan fiziksel semptomları kontrol altına alır.
  • Grup Terapisi: Bireylerin sosyal becerilerini geliştirmelerine yardımcı olur. Grup ortamında,bireyler kendilerini güvende hissederek sosyal becerilerini pratik etme fırsatı bulurlar.

Çekingen Kişilik Bozukluğunda Güncel Araştırmalar

  • Yeni Tedavi Yaklaşımları: Sanal gerçeklik terapisi, bireylerin güvenli bir ortamda sosyal durumları deneyimlemesine olanak tanır. Örneğin, bir birey sanal bir ortamda topluluk önünde konuşmayı öğrenebilir.
  • Genetik ve Nörolojik Araştırmalar: Beyin görüntüleme çalışmaları, çekinik kişilik bozukluğunun nörolojik temellerini anlamada önemli ilerlemeler sağlamıştır. Özellikle amigdala aktivitesinin bu bozuklukta belirleyici bir rol oynadığını bulunmuştur.
  • Sonuç ve Öneriler: Çekingen kişilik bozukluğu bireyin yaşamını çok boyutlu olarak etkileyen ve zamanında müdahale edilmezse kronikleşebilen bir durumdur. Bu bozukluğun temelinde yatan sosyal kaygılar, yetersizlik hissi ve eleştiriye karşı aşırı duyarlılık, bireyin yaşam kalitesini ciddi şekilde sınırlar. Ancak, erken tanı ve uygun tedavi yaklaşımlarıyla çekingen kişilik bozukluğunun etkileri büyük ölçüde azaltılabilir.

Bu süreçte bireysel farkındalık kadar, aile ve toplum desteği de kritik öneme sahiptir. Aileler, bireyi eleştirmek yerine desteklemeli, sosyal becerilerini  geliştirmesine katkıda bulunmalıdır. Eğitim kurumları ve iş yerleri ise çekingen bireyleri anlamaya yönelik duyarlılık geliştirmeli ve sosyal beceri eğitimlerini yaygınlaştırmalıdır.

Toplumda psikolojik bozukluklarla ilgili damganın azaltılması, bireylerin yardım arayışını kolaylaştıracaktır. Aynı zamanda, çekingen kişilik bozukluğu üzerine yapılacak genetik ve nörolojik araştırmalar, yeni ve daha etkili tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine katkı sağlayabilir. Çekingen kişilik bozukluğunun üstesinden gelmek, bireyin ve çevresinin iş birliği ve desteğiyle mümkündür.

Yazar: Nisanur Azlağ

Nişantaşı Şubemiz

Pendik Şubemiz

Kadıköy Şubemiz

Ataşehir Şubemiz

Sorumluluk Reddi: Söz konusu bu tür bilgiler Site’de yalnızca bilgilendirme amacıyla yayınlanmaktadır ve doktorunuz ya da eczacınızın tavsiyelerinin yerini almaz. Bu bilgiler hiçbir koşulda bir hastalığın veya fiziksel problemin tıbbi tanısını koymak için kullanılmamaktadır site üzerinden durumunuzla ilgili endişelerinizi ve sorularınızı sorabilirsiniz. Bununla birlikte her durumda doktorunuza ya da eczacınıza başvurmanız gerekir.