İçindekiler
Şizofreni; kişinin, gerçeklik algısının bozulması sonucunda duygu, düşünce ve davranışlarda anormalliklerle ortaya çıkan psikiyatrik bir rahatsızlıktır.
Bozulmuş bir algılama süreci, kişinin işlevselliğini de oldukça etkilemektedir Sıklıkla, genç yaşlarda başlayan bu rahatsızlık en çok 15-40 yaş aralığında görülmektedir. Başlangıç yaşı olarak ise çoğunlukla 18-25 yaşları arasında yoğunluk görülmektedir.
Eğer siz de şizofreni yaşadığınızı düşünüyorsanız destek almak için yüz yüze veya whatsapp görüntülü konuşma üzerinden ücretsiz 15 dakikalık ön görüşme randevusu alabilirsiniz.
Neden Biz?
Danışan, toplum ve eğitim odaklı çalışmalar yürüten multidisipliner bir merkez olan Dünya Danışmanlık ve Psikoloji Merkezi Uzman Klinik Psikolog/Psikoterapist Fundem Ece tarafından kuruldu.
Danışmanlık ve psikoloji faaliyetlerimizle toplumun çekirdeğini oluşturan çocuk, genç ve yetişkin bireylere, çift ve ailelere destek sunuyoruz.
Randevu talepleriniz için bizimle WhatsApp butonları üzerinden veya doğrudan iletişime geçebilirsiniz.
👇
Şizofreni, yavaş ve sessiz bir şekilde fark edilmeden başlayabildiği gibi, kısa bir süre içerisinde akut olarak da başlayabilmektedir.
Şizofreni Belirtileri
Varsanı (Halüsinasyon)
Halüsinasyonlar, kişinin algılama sürecindeki çarpıtmalardır. Olmayan sesleri duyma, olmayan şeyleri görme, hissetme gibi örnekleri vardır. Varsanıların, işitme, görme, koku ve tat gibi birden fazla çeşidi olsa da şizofrenide, en sık karşılaşılan türü işitseldir.
Sanrı (Hezeyan)
Sanrılar, kişinin gerçekdışı olan inançlarıdır. Bu inançların doğru olmadığı ispat edilmiş olmasına rağmen kişi katı bir şekilde inanmaya devam eder. Şizofrenide sık karşılaşılan sanrılar; gözetlendiğini düşünme, takip edildiğini düşünme, zarar göreceğini düşünme ve çok önemli(özel) biri olduğunu düşünme gibi örnekleri vardır.
Davranış Bozuklukları
Davranış bozuklukları olarak, sosyal ortamlara uygun olmayan tuhaf ve kaba davranışlar görülmektedir. Bu davranışların anormal olduğu değerlendirilirken davranışın sıklığı, yapıldığı ortam ve kültür de dikkate alınarak değerlendirilmelidir.
Düzensiz Motor Hareketler
Şizofrenide motor hareketler, genellikle katatoni ile kendini göstermektedir. Kişi, uyaranlara cevap veremez, donukluk görülür. Bazen de hızlı ve kontrolsüz artmış bir tepki görülebilir.
Duygu Durumunda Bozukluklar
Şizofrenide genellikle duygusal donukluk, küntlük olarak görülmektedir. Bunun yanında, duygulanımda inişli çıkışlı dalgalanmalar da görülebilmektedir.
Sosyal Uyumsuzluk
Şizofrenide, kişi genellikle yalnız zaman geçirmek ister. İçe çekilme ve sosyal ortama adapte olamama sıklıkla gözlemlenen bir durumdur.
Fizyolojik Sorunlar
Uyku düzeninin bozulması, aşırı yeme ya da az yeme, cinsel isteğin azalması da ya da aşırı artması şeklinde görülmektedir.
İşlevsellikte Bozulma
Şizofrenide, sosyal davranışlar genellikle yitirilmiştir. Bazı kişiler işlerini aksatırlar; çalışamazlar, bazı kişiler kendi kişisel temizliğini bile yapamayabilirler.
Şizofreni, kişinin gerçeklik algısını bozan ve işlevselliğini önemli ölçüde etkileyen karmaşık bir ruhsal bozukluktur. Şizofreni, eski uygarlıklara kadar uzanan erken açıklamalarla yüzyıllardır tanınmaktadır. Şizofreni anlayışı, demonolojik ve doğaüstü açıklamalardan çağdaş biyopsikososyal modele kadar zaman içinde gelişmiştir. Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre, şizofreni dünya çapında yaklaşık 20 milyon insanı etkiliyor ve bireyler, aileler ve sağlık sistemleri üzerinde önemli bir etkiye sahip. Şizofreninin nedenleri genetik, nörobiyolojik, çevresel ve psikolojik faktörleri içeren çok faktörlüdür. Bu makale, şizofreninin tarihsel gelişimi, prevalansı, semptomları, nedenleri, tanısı, tedavi seçenekleri, günlük yaşam ve işleyiş üzerindeki etkisi, güncel araştırmalar ve gelecekteki yönelimler dahil olmak üzere kapsamlı bir genel bakış sunmayı amaçlamaktadır. Şizofreni bozukluğunun bireyler, aileler ve toplum üzerindeki etkisini daha iyi anlamak ve bu zayıflatıcı durumun tanı ve tedavisini iyileştirmek için şizofreni bozukluğunu incelemek önemlidir.
Şizofreni, halüsinasyonlar, sanrılar ve davranışlar sosyal geri çekilme, ortadan kalkma ve düz duygulanım gibi negatif semptomlarla karakterizedir. Bununla yakından ilişkili olan bir diğer belirti ise temeli ve nedeni olmayan paranoyadır. Bir diğer yaygın olan bir semptom, düzgün konuşmakta güçlük çekmeleridir. Konuşmaları ya tutarsız ya da bozuktur, tekdüze bir sesle konuşabilir, yüz ifadeleri azalmış olabilir ve olağanüstü durgun görünebilir, bu da bu zihinsel bozukluğa sahip olduklarının yaygın bir işaretidir. Oldukça yaygın olan başka bir şey de depresyondur. Kişide sosyal geri çekilme olabilir, başkalarıyla temas kurmaz; ve etkileşime zorlandığında söyleyeceği bir şey olmaması, “düşüncedeki yoksullaşmayı yansıtır. Motivasyon, hayata ve hayattan zevk almaya duyulan ilgi büyük ölçüde azalmış olabilir. Bu kişiler genellikle kendileri için çok üzülürler ve başkalarının acımasından beslenirler. Bazı ağır olgularda, kişi günlerini hiç bir şey yapmadan, temel hijyenini bile ihmal ederek geçirebilir. Aile üyeleri ve dostlar için çok sıkıntı verici olabilen bu duygusal dışavurum ve motivasyon sorunları, karakter bozuklukları veya kişilik zayıflıkları değil, şizofreninin bulgularıdır.
Şizofreni tanısı, Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı, Beşinci Baskı’da (DSM-5) belirtilen kriterlere dayanır ve tipik olarak ruh sağlığı uzmanları tarafından yürütülen psikiyatrik değerlendirmeleri ve klinik görüşmeleri içerir. Bazı davranışsal belirtiler, birinin şizofreni olduğuna dair işaretler olarak sınıflandırılır.
1950’li yıllardan itibaren kullanılmaya başlanan ilaçlar sayesinde şizofreninin seyri olumlu yönde önemli bir değişim göstermiştir. Fakat nedeni belirlenemediği için sadece hastalığın belirtilerinin tedavi edilebileceği açıktır.
Şizofreni yönetimi genellikle antipsikotik ilaçlar gibi ilaçların ve psikoeğitim, aile terapisi, bilişsel-davranışçı terapi ve sosyal beceri eğitimi dahil olmak üzere psikososyal müdahalelerin bir kombinasyonunu içerir. Psikiyatristlerin, psikologların ve sosyal hizmet uzmanlarının katılımıyla multidisipliner bir yaklaşım, şizofreni sahibi kişilerin karmaşık ihtiyaçlarını ele almak için kritik öneme sahiptir. Psikolojik terapi, kişilerin güvenli bir ortamda konuşmalarına yardımcı olur ve bireyin zihnini sakinleştirmek için ilaç kullanılır. Bir şizofreni sahibi birey için en iyi şey, şizofreniyi kabul etmek ve yardıma ihtiyacı olduğunu anlamaktır. Uygun bir ilaç tedavi beraberinde psikoterapi uygulamaları rahatsızlığı olan kişinin kendisini ‘etiketleyen’, ‘inciten şizofreni tanısının suç – ceza gibi yanlış çağrışımlarını aşmasını, kimliğinin bütünlüğünü ve benlik saygısını korumasını; varsayımlarını ve hezeyanlarını kontrol edebilmesini; alevlenme belirtilerini tanımasını sağlar. Kişinin rahatsızlığa tepkisi inkar, farkında olmama, tedaviye uyum göstermeme biçiminde olabilir. Kişinin değer verdiği amaçları, rolleri, toplumsal konumunu/kimliğini korumasına yardımcı olmak çok önemlidir. Şizofrenide ilaç tedavisi dışında kalan diğer tedavi yöntemlerini tanımlamak için “psiko-sosyal tedaviler” terimi kullanılır. Psikososyal tedaviler, düzenli ilaç kullanmakta olan ve rahatsızlığın alevlenme döneminde bulunmayanlar için geçerlidir. Bu yaklaşımlar şunlardır:1. Destekleyici tedaviler, 2. Kognitif (Bilişsel) davranışçı tedaviler 3. Grup tedavileri, 4. Aile tedavileri, 5. Ortam tedavisi.
Tedavinin başarısı rahatsızlığı olan bireyin, ailesinin, tedavi ekibinin ve birlikte yaşadığı topluluğun birbirleriyle işbirliği içinde olmasına bağlıdır. Şizofreni sadece bir tıbbi sorun değildir, aileyi ve tüm toplumu ilgilendirir. İnsanların küçük bir yüzdesi bu zihinsel bozukluktan muzdarip olsa da, göz ardı edilmemelidir. Tedavi edilmediği takdirde, şizofreni bir kişiyi son derece tehlikeli hale getirebilir. Özellikle de tehlikede olduğunu düşündüğünde. Bu semptomların herhangi bir belirtisi, aile ve arkadaşlardan mümkün olan en kısa sürede bir uzmana danışmalarını istemelidir.
Şizofreninin bilinen tek bir nedeni yoktur. Kalp hastalığı gibi birçok hastalık, genetik, davranışsal ve başka faktörlerin karşılıklı etkileşiminin sonucudur. Şizofreni için de böyle bir durum söz konusu olabilir. Bazı ailelerde şizofreni olgularının sık olduğu bilinmektedir. Yakın akrabasında şizofreni olan kişilerde bu hastalığın gelişme olasılığı daha fazladır. Anne veya babasında şizofreni olan bir çocukta şizofreni olasılığı yaklaşık %10’dur. Buna karşılık toplumdaki genel şizofreni riski % 1’dir.
Beyin kimyası ve onun şizofreniyle bağlantısına ilişkin temel bilgiler hızla artmaktadır. Sinir hücreleri arasında iletişimi sağlayan kimyasal maddelerde bozuklukların şizofreni gelişimiyle ilgili olduğu düşünülmektedir. Özellikle dopamin ve serotoninle ilgili ciddi kanıtlar mevcuttur. Şizofrenili kişilerde yapılan birçok çalışma, beynin yapısında veya fonksiyonunda anormallikler olduğunu bulmuştur. Beyin gelişiminde kısmen bir bozukluk olduğu düşünülmektedir.
Şizofreni, bilişsel yetenekleri ve yürütücü işlevleri önemli ölçüde etkileyerek hafıza, dikkat, karar verme ve problem çözmede zorluklara yol açabilir. Ek olarak, şizofreni hastaları damgalanma, ayrımcılık ve istihdam ve ilişkileri sürdürmede zorluklar gibi sosyal ve mesleki zorluklarla karşı karşıya kalabilirler.
Şizofrenideki son araştırmalar, bozukluğun altında yatan mekanizmaları daha iyi anlamak için genetik ve nörobiyolojik çalışmaların yanı sıra beyin görüntüleme tekniklerindeki ilerlemelere odaklanmıştır. Gelecek vaat eden araştırma yolları arasında kişiselleştirilmiş tıp yaklaşımlarının geliştirilmesi ve şizofreni tanı ve tedavisini iyileştirmek için yeni terapötik müdahalelerin araştırılması yer almaktadır.
Sonuç olarak, şizofreni, sürekli araştırma, destek ve savunuculuk gerektiren karmaşık ve zorlu bir ruh sağlığı bozukluğudur. Şizofreni anlayışımızı ilerletmeye devam etmek ve bu durumdan etkilenen bireylerin yaşamlarını iyileştirmek için daha etkili ve kişiselleştirilmiş müdahaleler geliştirmek esastır. Farkındalığı artırarak, damgalanmayı azaltarak ve araştırma ve kaynaklara yatırım yaparak şizofreni ile yaşayanların yaşamlarında anlamlı bir fark yaratabiliriz.
Şizofreni Nedenleri
Şizofreninin kesin bir nedeni belli olmamakla birlikte genetik faktörlerden etkilendiği bilinmektedir.
Şizofreni ile ilgili yapılan çoğu araştırmada şizofreninin beyin kimyasındaki bazı değişikliklerden kaynaklı ortaya çıktığı bulunmuştur.
Ailesinde bu rahatsızlığa sahip olan kişilerin de bu rahatsızlığa sahip olma riski yüksektir. Ancak genetiğin yanında çevresel faktörler de rahatsızlığın ortaya çıkışında etkilidir.
Çevresel faktörler arasında; kişinin yaşadığı travmalar, doğum sırası ya da öncesinde yaşanan komplikasyonlar olabilmektedir.
Şizofreni Tanısı
Şizofreni tanısında, belirtilerin 6 ay süreyle devam etmesi önemli olmakla birlikte bu belirtilerin herhangi bir maddeden kaynaklı ortaya çıkmaması da önemli ve dikkat edilmesi gereken bir durumdur.
Tanının kesinleştirilmesinde değerlendirmeler, kan testleri, fiziksel muayene ve görüntüleme yöntemleri kullanılabilir. Tanım netleştikten sonra da ona uygun bir tedavi yöntemi belirlenir ve sürece devam edilir.
Şizofreni Tedavisi
Şizofreni, yaşam boyu süren bir rahatsızlıktır. Bu yüzden tedavisi de yaşam boyu ilaç kullanımını gerektirir. Tamamen düzelen bir rahatsızlık olmasa da kullanılan tedavi yöntemleri ile kişinin hayata daha iyi adapte olabilmesi ve işlevselliğini koruyabilmesi sağlanmaktadır.
İlk olarak tedavide uzman hekimler eşliğinde ilaç tedavisine başlanmaktadır. Şizofreni tedavisinde kullanılan ilaçlar sıklıkla antipsikotik ilaçlardır. İlaç tedavisine ek olarak psikoterapi, aile terapisi uygulanması da tedavi süreci için önemlidir. Bu kombine tedaviye yanıt vermeyen kişilerde ve hastalığı ağırlaşmış katatonik düzeye gelmiş kişilere Elektrokonvulsif tedavi (EKT) de uygulanabilmektedir.
EKT, beyne verilen elektriksel uyarım ile hastaya nöbet geçirilerek uygulanan bir tedavi yöntemidir. Detaylı bilgi için:
https://www.uspsikiyatri.com.tr/Eriskin_Psikiyatrisi/Elektrosok_Tedavisi-EKT/
Özetle
Şizofreni, algısal sürecin bozulduğu, kişinin gerçek olanla olmayanı ayırt edemediği psikiyatrik bir bozukluktur.
Belirtileri kabaca; pozitif ve negatif olarak iki başlık altında toplanabilir.
Pozitif belirtiler; varsanı, sanrılar gibi belirtilerken, negatif belirtiler ise; sosyal geri çekilme, düşük motivasyon, hareketlerde yavaşlama, duygulanımda dengesizlik ve donukluk(apati) gibi belirtileri içerir. Rahatsızlığın ortaya çıkışında çoğunlukla beyin kimyasının önemli bir rolü olsa da genetik ve çevresel faktörlerin birbirini etkilemesiyle ortaya çıkar. Tedavisinde öncelikle antipsikotik ilaçlar ve sonra da ona ek olarak psikoterapiler kullanılır.
Ağır şizofreni vakalarında EKT uygulaması da kullanılmaktadır. Şizofreni ile ilgili en önemli durum aslında stigma kavramıdır. Stigma, damgalamadır. Toplumda şizofreni gibi psikiyatrik hastalıkları kötü görerek insanları bunlar üzerinden damgalama, dışlama ön plandadır. Bu damgalama, rahatsızlığı olan kişilerin belirtilerini olumsuz yönde daha çok etkilemektedir. Bu yüzden tedavide de damgalama konusuna dikkat edilmelidir.
Günümüz insanlarına ve gelecek nesillerimize şizofreni ile ilgili farkındalık kazandırmak ve kalıp yargıları kırarak stigmaya engel olmak hepimizin görevi olmalıdır.
KAYNAKÇA
https://www.iremyalugulubil.com/tr/article/desc/46568/sizofreni.html
https://www.medicalpark.com.tr/sizofren/hg-2126
Ezgi Adıyaman
Sorumluluk Reddi: Söz konusu bu tür bilgiler Site’de yalnızca bilgilendirme amacıyla yayınlanmaktadır ve doktorunuz ya da eczacınızın tavsiyelerinin yerini almaz. Bu bilgiler hiçbir koşulda bir hastalığın veya fiziksel problemin tıbbi tanısını koymak için kullanılmamaktadır site üzerinden durumunuzla ilgili endişelerinizi ve sorularınızı sorabilirsiniz. Bununla birlikte her durumda doktorunuza ya da eczacınıza başvurmanız gerekir.
Uzmanlık alanları: Çocuk, Ergen, Yetişkin, Aile, Çift, Cinsel Terapi.
Okan Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nü tam burslu kazandı. Psikoloji Bölümü’nü (%30 İngilizce) burslu okurken başarısı sayesinde Çift Anadal Programı’na kabul edilerek Sağlık Yönetimi Bölümü’nü de tamamladı.